Tasavvuf sağlam temellere dayanır. Onu, Allah Teala'nın emirlerine ittiba etmek, menettiği şeylerden kaçınmak ve tam anlamıyla sünnete sarılmak şeklinde özetlemek mümkündür.
sufilerin önderlerinden biri olan Sehl b. abdullah et-Tüsteri (kuddise sirrahu) Söyle buyurmuştur:
Bizim temelimiz şunlardır
Allah Teala'nın kitabına sımsıkı sarılmak,
2. Allah Resülü'nün f((Sallallahu aleyhi vesellem) sünnetine tabi olmak,
3. Helal yemek,
4. İnsanlara eziyet vermekten kaçınmak,
5. Günahlardan sakınmak,
6. Tövbe etmek,
7. Üzerindeki bütün hakları eda etmek.46
Şeyh ahmed Zerrük (kuddise sırruhu) şöyle buyurmuştur: Tasavvuf yolunun usulü şu beş şeydir:
Gizlide ve açıkta takvalı olmak,
2. Konuşma ve fiillerde sünnete tabi olmak,
3. İnsanlar kendisine yönelse de sırt çevirse de onlardan (kalben) yüz çevirmek,
4. azlıkta ve çoklukta Allah Teala'dan razı olmak,
5. Bollukta ve darlıkta Allah Teala'ya yönelmek.
Takva, vera' ve istikametle olur.
Sünnete ittiba etmek, haramlardan korunmak ve güzel ahlak ile olur.
İnsanlardan (kalben) yüz çevirmek, sabır ve tevekkül ile olur.
Allah Teala'dan razı olmak, elindekine kanaat etmek ve bütün işini O'na havale etmekle olur.
Allah Teala'ya yönelmek, bollukta hamd ve şükürle, darlıkta da O'na iltica etmekle olur.47
Tasavvufun Konusu
Tasavvufun konusu, Allah Teala'nın yüce zatıdır. Çünkü tasavvuf, Allah Teala'nın yüce zatının tanınması (marifetullah) itibariyle ondan bahseder. Bu bahsetme müşahede ile olur. Bu da ihsan makamıdır.
Başka bir görüşe göre tasavvufun konusu, nefsi (kötü ahlaklardan) tezkiye etme ve (güzel ahlaklarla) süsleme bakımından zahiri ve batıni amellerdir.
Tasavvufun Fazileti
Tasavvuf, ilimlerin en şereflisidir. Çünkü bir şeyin şerefi ve fazileti, ya akıl ya nakil yoluyla yahut bir faydası ortaya çıktığında belli olur. Bunlar tasavvuf ilminde tam anlamıyla bir araya gelmiştir.
akıl yoluyla tasavvufun şeref ve fazileti şöyle belli olur: Bir şey, konusunun ve onu ortaya koyan kişinin şerefi ile şeref kazanır. Tasavvufun konusu ise yukarıda geçtiği üzere Allah Teala'nın yüce zatıdır. Allah Teala'nın yüce zatı da mutlak olarak en şerefli ve en faziletlidir. Dolayısıyla bununla ilgili olan ilim de kuşkusuz en faziletli ilimdir. Çünkü tasavvuf, evveli ile Allah Teala'dan haşyet duymaya (korkmaya), ortasıyla Allah Teala'nın kulundan hoşnut olup kulun da O'na muhabbet duymasına, sonuyla ise O'nu tanımaya ve bütün dünyevi bağlardan kurtulup kendini O'na adamaya delalet eder.
Nakil yoluyla tasavvufun şeref ve fazileti şöyle belli olur: Tövbe, takva, istikamet, sıdk, ihlas, itminan, zühd, vera, tevekkül, rıza, teslimiyet, muhabbet, murakabe, müşahede ve tasavvufun diğer meseleleri Kur'an-ı Kerim'de, sünnet-i seniyyede ve ümmetin icmaıda methedilmiştir.
Faydalarının ortaya çıkması bakımından tasavvufun şeref ve fazileti şu altı şeyle belli olur:
Tasavvuf ehlinin tam bir şekilde emir ve yasaklara uyması.
Tasavvuf ehlinin mezheplerine uygun hareket etmeleri, ayrıca aralarındaki ihtilaf ve çekişmeyi çözüp sonlandırmaları.
Kendilerinde hissi ve manevi kerametlerin görülmesi.
4. Genellikle azalarının günahlardan ve nefislerinin kusurlardan temizlenmiş halde görülmeleri.
İmanlarının sapasağlam olması, alemlerin Rabb'ine tam bir şekilde itimat ederek sahih bir yakin haliyle ihsan makamına yükselmeleri
Tasavvuf, meşru ve talep edilen bir ilimdir. Hatta bazı meselelerinden dolayı vaciptir. Bu birkaç şekilde açıklanabilir:
Birincisi: Tasavvuf, İslam ve imandan sonra dini tamamlayan ihsan makamıdır. İhsan makamı Allah Teala'ya yönelme hususunda en yüce derecedir. Şu ayet-i kerime de buna işaret eder:
Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımızaileteceğiz. Şüphesiz Allah, mutlaka muhsinler (ihsan erbabı) ile beraberdir (ankebüt 29/69).
İkincisi: Tarikatta müridden istenenler, Allah Teala'nın Kur'an-ı Kerim'de bütün müminlerden istedikleriyle aynıdır. Bunlar;
Nefsi hesaba çekmek,
Devamlı tövbe ve istiğfar etmek,
Zikir, Sıdk, Muhabbet, Tevekkül, Rıza,
Teslimiyet, » Nefis ve arzuları ile mücahede edip muhalefet etmek,
Şeytanın vesveselerine kulak asmamak gibi konulardır.
Üçüncüsü: Tasavvuf, nefsi tezkiye ederek kemal ve kurtuluş mertebesine ulaşmak için nefsin hastalıklarını ve tedavi yollarını açıklamayı üstlenmiş bir ilimdir. Şüphesiz nefsin hastalıklarına ve kirlerine çare bulmak; Kur'an, Sünnet ve alimlerin sözlerinde geçen deliller ile vaciptir.
Ayet i Kerimelerden Deliller
Allah Teala şöyle buyurmuştur:
Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir (Şems 91 /9-10).
Allah Teala bu ayet-i kerimede kurtuluşu ve cennete girmeyi, insanın nefsini arındırmasına; ziyanı ve cehenneme girmeyi ise arındırmamasına bağlamıştır. Bu da nefsi tezkiye etmenin vacip olduğunu ve insanın ancak bu sayede kurtulacağını gösterir.
Allah Teala bir diğer ayet-i kerimede ise şöyle buyurmuştur:
De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri haram kılmıştır (a'raf 7/33).
Diğer bir ayet-i kerimede de şöyle buyurmuştur:
Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın (En'am 6/151).
Gizli olan kötülükler, müfessirlerin de dediği gibi kin, riya, haset ve nifaktır.51
Hadis-i Şeriflerden Deliller
Teslimiyet, yakin, tövbe, ihlas, muhabbet, inabe gibi güzel ahlaklarla ahlaklanmaya teşvik eden; ucb, kibir, haset, riya gibi kötü ahlaklardan sakındıran birçok hadis-i şerif buna delildir.
Alimlerin Sözlerinden Deliller
Hüccetü'l-İslam İmam Gazali (rahmetullahi aleyhi, tasavvuf yolunu
tecrübe edip neticelerine ulaştıktan ve faydalarını gördükten sonra şöyle buyurmuştur:Tasavvuf yoluna girmek farz-ı ayındır. Çünkü Peygamberler laleyhimüsselam| hariç hiç kimse kusursuz değildir.52
İmam Süyüti (rahmetullahi aleyhj ise şöyle buyurmuştur:
Meani ve beyan ilimleri nahiv ilminin sırrı ve inceliği olduğu gibi, hakikat de şeriatın sırrı ve halis özüdür. Şüphesiz tasavvuf fıkhın ta kendisidir. Çünkü tasavvufun birçok konusu vacip, mendup, haram ve mekruh gibi kulun mükellef olduğu hususlardır.*53
Allame İbn abidin el-Hanefi (rahmetullahi aleyh) şöyle buyurmuştur:
İhlas, ucb, haset ve riya gibi konuları bilmek farz-ı ayın olduğu gibi, İhya'nın Rub'u'l-Mühlikat bölümünde açıklandığı üzere nefsin afetlerinden olan kibir, açgözlülük, kin, aldatma, öfke, düşmanlık, buğz, tamah, cimrilik, nankörlük, böbürlenme, hıyanet, dalkavukluk,
hakkı kabul etmeme, hile, oyun kurma, kasvet ve tül-i emel (bknz54)gibi kötü ahlakları öğrenmek de farz-ı ayındır.55
Dördüncüsü: İlk üç asrın yani sahabe, tabiin ve tebeu't-tabiin neslinin yaşantısına ve ahlakına bakan bir kimse, onların dünyada zühd
sahibi olmaları, ahiret için gayret etmeleri, nefisleri ile mücahede halinde olmaları, ibadetlere karşı sabrı teşvik etmeleri ve nefsin hevasına kulak asmamaları hususunda izlerinden gidilecek en güzel örnek olduklarını görecektir. Öyle ki onların hayatları muhabbet, isar,(bknz56) sıdk ve ihlas gibi güzel ahlak kıssaları ile doludur. İşte tüm bunlar tasavvuf yolunun dayanağıdır.
Beşincisi: Tasavvuf yolunda seyrüsülük, Allah Teala'ya tevekkül edip O'na yönelen sadık şeyhler ile birlikte olmayı, onlara uymayı, onların emirlerini yerine getirmeyi içerir. Nitekim Allah Teala ayet-i kerimede şöyle emretmiştir:
Ey iman edenler!
Allah'a karşı gelmekten sakının ve sadıklarla beraber olun (Tevbe 9/119).
Başka bir ayet-i kerime ise şöyledir:
Bana yönelenlerin yoluna uy (Lokman 31/15).
İmam ahmed Zerrük (kuddise sırruhu) şöyle buyurmuştur:
Allah Teala'ya yönelmek; ancak apaçık bir ilim, sahih bir amel, Kur'an ve Sünnet ile çelişmeyen sabit bir hal ile gerçekleşir.57
Altıncısı: Seyrüsülükte zikir için toplanmak söz konusudur. Şüphesiz bunda sekinet, huzur ve Allah Teala'ya yakınlık vardır. Nitekim
Allah Teala şöyle buyurmuştur:
Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı zikretmekle huzur bulur (Ra'd 13/28).
Allah Resülü (Sallallahu aleyhi vesellem) de şöyle buyurmuştur
Bir topluluk Allah Teala'yı zikretmek için toplanırsa melekler onların etrafını sarar, Allah'ın rahmeti onları kaplar, üzerlerine sekinet iner ve Allah Teala onları katındakilere över.58
46 Şatıbi, el-İ'tisam, 1/161
47 ahmed Zerrük, Risaletü Usülu't-Tarik, s. 2
48 Meleküt, gayb alemini veya vücüd mertebelerinden birini ifade eden terimdir.
49 Ceberüt, mülk ile meleküt alemleri arasında veya meleküt aleminin üstünde zaruretin hüküm sürdüğü alem; Allah'ın zatı, azamet ve celal sıfatı.
50 İbn acibe, el-Futühatü'i-İlahiyye, s 61-62
51 Sülemi, Hakaiku't-Tefsir, 1 / 228.
52 İbn acibe, İkazü'-Himem, s. 21.
53 Süyüti, Te'yidü'I-Hakika, s. 17.
54 Tal-i emel: Bire bir anlamı uzun emel olan bu kötü haslet insanın dünya hayatında ebedi yaşayacak gibi bir plan ve hal içinde olması anlamındadır.
55 İbn abidin, Reddü'-Muhtar, 1/43.
56 İsar: Kendi nefsinden ziyade başkalarını düşünme anlamındaki güzel ahlak terimidir.
57 ahmed Zerrük, Miftahu'1-Fezail, s. 418
58 Müslim, Zikir, 11 (nr. 2700)
BİR CEVAP YAZ