13 Aralık 2023, 21:56 tarihinde eklendi

Sufilik nedir

Sufilik nedir

Süfi

Tasavvufun tanımında olduğu gibi Süfinin tanımında da tasavvuf ehlinden birçok söz varid olmuştur. Bu, tasavvuf ehlinin esasta bir olsalar da meşreplerinin farklı olduğunu gösterir.

Ebü Hemmam Abdurrahman b. Mücib es-Süfi'ye (kuddise sırruhü), Süfinin kim olduğu sorulduğunda şöyle buyurmuştur:

Nefsini (mücahede ile) öldüren, nefsinin arzusuna uymayarak onu rezil eden, düşmanını (nefis ve şeytanı) yaralayan, insanlara nasihatte bulunan, devamlı Allah Teala'ya karşı korku halinde olan, ameli eksiksiz yapan, ümitlerin peşine düşmeyen, eksikliğini örten, hataya düşmekten çekinen, kusurlarını sermayesi olarak gören, zanaatı hüzün olan, bütün yaşantısı kanaatle olan, Hakk'ı bilen, kapıdan ayrılmayan ve tüm mahlükattan vazgeçendir.

Bişr-i Hafi (kuddise sırruhü) şöyle buyurmuştur: Süfi, kalbi temiz olan kimsedir.30

Zünnün-i Mısri'ye (kuddise sırruhü| Süfinin kim olduğu sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: Süfi konuştuğunda kelimeleriyle hakikatleri açıklayan, sustuğunda da (Allah'tan başka her şeyle) alakasını kesmesi sebebiyle azaları kendisi yerine (hakikatleri) konuşan kimsedir.31

Ebü Bekir Eş-Şibli'ye (kuddise sırruhü), Süfi kimdir?

Diye sorulduğunda şöyle buyurmuştur:Bulanıklıktan kurtulan, tefekkürle dolan, altınla çamuru aynı gören kişidir.32

Ebü Osman el-Hiri'ye (kuddise sırruhal, Süfi kimdir?
Diye sorulduğunda şu ayet-i kerime ile cevap vermiştir:

Müminlerden öyle erler vardır ki, Allah'a verdikleri söze sadık kaldılar (ahzab 33/23).

Cüneyd-i Bağdadi (kuddise sırrahu)şöyle buyurmuştur:

Süfinin

Kalbi, Hz. İbrahim Halil'in (Aleyhisselam) kalbi gibi dünya sevgisinden uzak ve Allah Teala'nın emirlerine itaatkar olandır.

Teslimiyeti, Allah'ın nebisi Hz. İsmail'in (Aleyhisselam) teslimiyeti gibidir.

Hüznü, Allah'ın nebisi Hz. Davud'un (Aleyhisselam) hüznü gibidir.

Fakirliği, Hz. İsa'nın (Aleyhisselam)fakirliği gibidir.

Sabrı, Hz. Eyyüb'un (Aleyhisselam)sabrı gibidir. Hak Teala'ya muhabbeti, Hz. Musa'nın (Aleyhisselam)| münacat anındaki muhabbeti gibidir.

İhlası da Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'nın (Sallallahu aleyhi vesellem) ihlası gibidir.33

Yine şöyle buyurmuştur:

Süfi, toprak gibidir; onun üzerine her türlü kötü şeyler atılır, ondan ise sadece güzel şeyler ortaya çıkar.34

Bir adam, Sehi b. Abdullah et-Tüsteri'ye (kuddise sırruhü) İnsanlardan hangi toplulukla beraber olayım? diye sordu. O da şöyle cevap verdi:

Süfilerle beraber ol. Zira onlar (yaptıkları iyilikleri) çok görmezler ve kendilerini üstün görmezler.35

Kısacası süfi, hayır konuşan, kalbi kirlerden temiz olan; ahlak, söz, hal ve hareketlerinde şeriata tabi olma halini muhafaza eden, Hak ile olup mahlükattan ayrılan kimsedir.

Süfilere Süfiyye İsminin Verilmesinin Sebebi

İmam Kuşeyri (kuddise sırruha) şöyle buyurmuştur:

Süfiyye, tasavvuf yolundakilerin genel bir adı olmuştur. Tek bir kimse için süfi, topluluk için süfiyye denir. Bu dereceye ulaşmak isteyen kimseye mutasavvıf, bu dereceye ulaşmak isteyen topluluğa ise 'mutasavvıf' denir. Arapça açısından bakıldığında süfi isminin herhangi bir kök veya kıyası yoktur. Bu kelime hakkında söylenebilecek en doğru şey şudur: Süfi, (halleri ve yolları ile meşhur veliler topluluğu için kullanılan) bir lakaptır.36

Durum her ne kadar böyle olsa da Alimler, süfiyye kelimesinin hangi kelimeden türediğiyle ilgili birtakım görüşler ve bu kelimelere uygun bazı manalar zikretmiştir.

Bazı alimler, giydikleri elbiselere nispetle onlara süfi isminin verildiğini söylemiştir. Çünkü onlar, elbiselerin en mütevazisi ve Peygamberlerin (aleyhimüsselam) elbisesi olduğu için yün elbise (süf) giymeyi tercih etmiştir.

Nitekim Ebü Musa el-Eş'ari'den (radıyallahu anh) rivayet edildiğine göre Allah Resülü (Sallallahu aleyhi vesellem) yün elbise giyer ve keçi sağardı.37

Hasan-ı Basri (kuddise sırruha) şöyle buyurmuştur:

Bedir ehlinden JradıyAllahu anhüm) yetmiş sahabiye ulaştım, elbiseleri yün idi.

Bazı alimler de; gayretlerinin yüce olması, bütün kalpleriyle Allah Teala'ya yönelmeleri ve kalpleriyle Allah Teala'nın huzurunda olmaları sebebiyle O'nun katında ilk safta yer aldıkları için süfi diye isimlendirildiklerini söylemiştir.

Bazıları da, ehl-i Suffe'ye nispetle onlara süfi isminin verildiğini söylemiştir. Suffe ehli, yaklaşık 400 kişi civarındaydı. (Çoğunun) Medine'de kalacakları bir meskenleri ve kimseleri yoktu. Onlar Mescid-i Nebevi'de bir araya gelir; orada ibadetle, (ilimle) ve Kur'an-ı Kerim tilavetiyle meşgul olurlardı. Dünyevi amellere yönelen kimseler değillerdi. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) onlara destek veriyor,

ashabı da onları koruyup gözetmeye teşvik ediyordu. Onlar hakkında Şu ayet-i kerime nazil olmuştur:

Sabah akşam Rab'lerinin rızasını dileyerek O'na yalvaranlarla beraber sen de sabret (Kehf 18/28).

Bazı alimler ise, kalplerinin saf ve halis olması sebebiyle onlara süfi isminin verildiğini söylemiştir. Çünkü süfi, kalbini tasfiye eden

(temizleyen), Allah Teala'ya iltica eden, nefsinin şerrinden, kusur ve hilelerinden kaçan kimsedir.

 

 

28 Yani nefsini kusurlu sayan
29 Ebü Nuaym, Hilyetül-Evliya, 1/23
30 Kelabazi, et-Taarruf s.21
31.Sülemi, Tabakatü's-Süfiyye s 29
32 Ebü Nuaym, Hilyetül-Evliya, 1/23
33 Hargüşi, Tehzibül-Esrar, s. 13-14
34 Kuşeyri, er-Risale, 2/442
35 Halim el-Hüseyni, et-Teşerrf, s 19
36 Kuşeyri, er-Risale, 2/440. allame Şeyh arüsi (rahmetullahi aleyh), Netaici 1-Efkar adlı eserinde şöyle buyurmuştur: Bu konu hakkında bazıları şöyle demiştir: Süfi kelimesi, zikir esnasında kalbini toplayan ve bazı hallerde tefekkür sebepleri dağınık olan, sema anında şevkleri artan ve bir toplulukla beraberken halleri gizli olan herkes için kullanılan camid (fiilden veya isimden türemeyen) bir isimdir, Süfiler her ne kadar şekilleri ve halleri itibariyle bu manalardan uzak olmasalar da bu kelimenin, 'safa' veya 'süf yahut 'saffü'l-evvel' kelimelerinden türediğini söylemek, görüşlerin çoğunda buna dair (açık) bir delil olmadığı halde zorlamaya götüren bir görüştür.
37 Bezzar, el-Müsned, 8/124 (nr. 3128)

28 Yani nefsini kusurlu sayan
29 Ebü Nuaym, Hilyetül-Evliya, 1/23
30 Kelabazi, et-Taarruf s.21
31.Sülemi, Tabakatü's-Süfiyye s 29
32 Ebü Nuaym, Hilyetül-Evliya, 1/23
33 Hargüşi, Tehzibül-Esrar, s. 13-14
34 Kuşeyri, er-Risale, 2/442
35 Halim el-Hüseyni, et-Teşerrf, s 19
36 Kuşeyri, er-Risale, 2/440. allame Şeyh arüsi (rahmetullahi aleyh), Netaici 1-Efkar adlı eserinde şöyle buyurmuştur: Bu konu hakkında bazıları şöyle demiştir: Süfi kelimesi, zikir esnasında kalbini toplayan ve bazı hallerde tefekkür sebepleri dağınık olan, sema anında şevkleri artan ve bir toplulukla beraberken halleri gizli olan herkes için kullanılan camid (fiilden veya isimden türemeyen) bir isimdir, Süfiler her ne kadar şekilleri ve halleri itibariyle bu manalardan uzak olmasalar da bu kelimenin, 'safa' veya 'süf yahut 'saffü'l-evvel' kelimelerinden türediğini söylemek, görüşlerin çoğunda buna dair (açık) bir delil olmadığı halde zorlamaya götüren bir görüştür.
37 Bezzar, el-Müsned, 8/124 (nr. 3128)
38 Sühreverdi avarifül mearif s 41 42

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *