12 Aralık 2023, 17:02 tarihinde eklendi

Mürşid rabıtası ve yapılışı

Mürşid rabıtası ve yapılışı

Şeriat, tarikat ve gönül erbabına göre rabıta, kişiyi maksadına ulaştirir. Nitekim Mevlânâ Halid (kuddise sırruhâ) şöyle buyurmuştur:

“Rabıta, yüce Nakşibendiyye tarikatının önemli bir esasıdır. Ashâb-ı kirâmda da (Radıyallahu anhüm) aslı itibariyle mevcuttur. Rabıta, Kur'ân-ı Kerim ve sünnet-i seniyyeye sımsıkı tutunmadan sonraki en büyük vuslat sebebidir. Rabıtayı rabıtanın keyfiyetini bilmeyip hakikatine ve delillerine vâkıf olmayanlar inkâr eder.

(Halid-i Bağdâdi, Buğyetül Vâcid, s 73; Yusuf Şevki Efendi, Hediyyetüz-Zâkirin, s 11-12)

Çünkü rabıta, mürşid-i kâmile tam bir muhabbetten veya ölümü hatırlayıp dünyadan yüz çevirmekten ibarettir. Bu iki durum da dinen meşrudur. Bunu ileride açıklayacağız.

Rabıta, fenâfillah makamına ulaşmaya, huzur ve birliğin oluşmasına vesiledir. Çünkü biz, Allah Teâlâ'nın buyruğu üzere vesile aramakla emrolunduk:

“Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının, O'na yaklaşmaya vesile arayın ve O'nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz” (Mâide 5/35).

Rabıta iki kısımdır

  • Mürşid Rabıtası,

  • Ölüm Rabıtası.

Mürşid Rabıtası

Rabıta, müridin kâmil mürşidini ruhaniyeti ile birlikte hayal etmesi ve ondan medet istemesidir.” 507

Rabıtanın anlamı hakkında şöyle de denilmiştir: Müridin kalbini, ilâhi müşahede makamına ulaşmış kâmil bir mürşide bağlamasıdır. Bu da sadece muhabbet yahut muhabbet ve feyiz alma anlamına gelir.508

Yine şöyle denilmiştir: Müridin, fenâfillah makamındaki kâmil mürşidinin ruhaniyetinden medet dilemesidir.509

Ölüm Rabıtası 

Mürşid rabıtası gibi en yüce maksat için bir vesiledir. En yüce maksat ise Hak Teâlâ'ya vasıl olmaktır.

Rabıtanın Tarihi

Resülullah'a (Sallallahu aleyhi vesellem) çok muhabbet duyup ona tam tâbi olmaları hasebiyle rabıta, Ashâb-ı kiramın (Radıyallahu anhüm) hayatında aslı itibariyle (düşünme, kalbi irtibat ve muhabbet) bulunmaktadır. Yine rabıta, tâbiin ve tebeu't-tâbiin (rahmetullahi aleyhim) neslinde de aslı itibariyle varlığını sürdürmüştür. Mesela Üveys el-Karani (rahmetullahi aleyh) gibi. Nitekim Resülullah (sallallahu aleyhi vesellem) Hz. Ömer ve Hz. Ali'ye (radıyallahu anhümâ) Üveys el-Karani (rahmetullahi aleyh) ile karşılaşırlarsa ondan istiğfar dilemelerini emretmiştir. Üveys el-Karani (rahmetullahi aleyh) Resülullah (sallallahu aleyhi vesellem) ile hiç karşılaşmamış ve onu hiç görmemiştir. Fakat Resülullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) çokça muhabbeti ve onu devamlı düşünüp rabıta etmesi, Üveys el-Karani'yi (rahmetullahi aleyh) bu dereceye ulaştırmıştır.510

Meşguliyetler ve dünya yükü artıp insanların kalpleri değişince dünyaya ilgi ahirete ilgiyi geçti. Dünya ahirete tercih edildi. Sadakat ve ihlâs azaldı. Böylece kalpleri ihya edip insanları bu kusurlardan temizleyecek bir amele ihtiyaç duyuldu. Rabbâni âlimler ve mürşidler 'de rabıtada nefis terbiyesi ve kalp temizliği gibi birçok hayır görünce rabıtaya yöneldi.

Ruhlar, beden elbisesine büründükten sonra latif âlemini özler. Mürid, bunu ve daha fazlasını kalpleri salihleri sevmeye yaklaştıran çe ruhları arasında ülfet kuran rabıtada bulur. Böylece rabıta onlar! hem dünya hem de ahirette saadete ulaştırır.

Rabıta

  • Nakşibendiyye

  • Kadiriyye

  • Kübreviyye

  • Sühreverdiyye

  • Halvetiyye 

  • Şâzeliyye  tarikatlarında vardır.

Kadiriyye tarikatının kurucusu Şeyh Seyyid Abdülkadir-i Geylâni (kuddise sırruhü) (V. 561 /1165-66)

Rabıta hakkında şöyle buyurmuştur:

“Sâlik için tarikat, Allah dostlarını kalben rabıta etmesidir. Sâlik rabıta sebebiyle onlardan manen fayda görür. Zâhiren fayda görmemesinde bir sakınca yoktur.”

Kübreviyye tarikatının kurucusu Şeyh Necmeddin-i Kübrâ el-Hârizmi el-Özbekistâni (kuddise sırruhü) (v. 618/1221) mürşid rabıtası hakkında şöyle buyurmuştur:

"Rabıta, ayna yapımında kullanılan aletlere nispeten usta gibidir. Şöyle ki çekiç, örs, körük, kömür, ateş ve diğer aletler bir araya gelse bile orada usta yoksa o ayna oluşmaz. Yine Cüneyd-i Bağdâdi'nin (kuddise sırruhu) halvet şartları da mürşid rabıtası olmadan kalp aynasını temizleyemez.”512

Tuhfetül-Uşşâk adlı eserin yazarı da Şeyh Necmeddin-i Kübrâ'nın (kuddise sırruhâ) bu sözünden sonra şöyle demiştir: Bunu denedik ve şeyhin dediği gibi olduğunu gördük.” 513

Sühreverdiyye tarikatının kurucusu Şeyh Ebü Hafs Şehâbeddin Ömer es-Sühreverdi Jkuddise sırruhâl namazdaki tahiyyat âdabından bahsederken şöyle buyurmuştur:

“Kişi, tahiyyatta Resülullah (sallallahu aleyhi vesellem) kalp gözünde canlandırarak sanki huzurundaymış gibi ona selâm verir. Peşinden Allah'ın salih kullarına selâm verir.”514

Nakşibendiyye tarikatında rabıtanın emredilmesi ile ilgili bize aktarılan Mevlânâ Şeyh Şah-ı Nakşibend'in sözünü, öğrencileri Şeyh Muhammed Pârsâ, Şeyh Yakub-i Çerhi ve onlardan sonra Ubeydullah Ahrâr” (rabıtaya delil olarak gösteren ilk zattır) 515 ve İmâm-ı Rabbâni es-Sirhindi'nin (kuddise sırruhüm) sözlerini nakledeceğim.

Şah-ı Nakşibend (kuddise sırruhü) şöyle buyurmuştur:

“Hallerini muhafaza edip medet yolunu dünyevi bağ ve kirlerden koruyarak uzakta veya yakında bizi seven ya da muhabbetimize intisap eden herkesi gece gündüz gözetip onlara şefkat ve terbiye pınarından devamlı bir medetle yardım etmemiz gerekir.516  Senin de kalbine havâtır gelirse ve halin karışacak olursa önünde şeyhini hayal et.” 517

Şah-ı Nakşibend'in mürşidi Şeyh Emir Külâl olsa da Şeyh Abdülhâlik-ı Gucdüvâni'yi (kuddise sırruhüm) rabıta ederdi.”518

Hâce Muhammed Pârsâ (kuddise sırruhu), Şah-ı Nakşibend nin ((kuddise sırruhu) Hicaz yolculuğuna ikinci gidişinde onunla birlikteydi. Yolculuk sırasında Şah-ı Nakşibend'in (kuddise sırruhu) şöyle dediğini aktarmıştır:

“Hâce Şah-ı Nakşibend hazretleri Hicaz çölünde bana murakabe yapmamı ve mübarek süretini de hayalimde muhafaza etmemi emretti.”519

Şeyh Yakub-i Çerhi (kuddise sırruhaj anlatıyor:

“Şah-ı Nakşibend'e (kuddise sırruhu) intisap etmeden önce kendisine karşı derin bir muhabbetim vardı. Buhara'nın büyük âlimlerinden fetva vermeye icâzet aldıktan sonra memleketime dönmeye karar ver dim. Bir gün tevafuken Şah-ı Nakşibend (kuddise sırruhu) ile karşılaştım. Ona mütevazi bir şekilde,

- Beni gönlünüzden eksik etmeyin, dedim. O,

- Gideceğin zaman mı yanıma geliyorsun, dedi. Ben de,

- Sizi çok seviyorum (diyerek özür diledim). Bana,

- Hangi yönden seviyorsun, sorusunu yöneltince şu cevabı verdim:

- Siz bütün insanların çokça kıymet verdiği ve kabul ettiği bir zatsınız. Bundan dolayı, deyince Şah-ı Nakşibend (kuddise sırruhü)

- Bundan daha iyi bir delil getirmelisin, halkın bu teveccühü şeytani olabilir, buyurdu. Bunun üzerine ben

“Hak Teâlâ bir kulunu sevdiğinde onun sevgisini kullarının gönlüne düşürür ve o kullar o kişiyi sever “  hadis-i şerifini hatırlattım. Bu cevabım karşısında tebessüm ederek, -Biz Azizânız, buyurdu.

Bu söz, beni çok etkiledi. Halim değişti. Çünkü bir ay önce bir rüya görmüştüm. Rüyamda biri, “Azizân'ın müridi ol" diyordu. Ben bu rüyayı unutmuştum. Şah-ı Nakşibend'in (kuddise sırruhâ) bu sözü, bana bu rüyamı hatırlattı. Ben tekrar,

- Beni hatırınızdan çıkarmayın, diye talepte bulundum. Bunun üzerine,

-Biri Azizân hazretlerinden böyle bir talepte bulunmuş. Azizân hazretleri ona, “Gönülde başkasına yer yoktur. Bana bir şey bırak ki onu gördüğümde seni hatırlayayım!” buyurmuştur, dedi ve şöyle devam etti:

- Sende bana bırakabileceğin bir şey yoktur. Şu sarığı al ve sahip çık. Onu her gördüğünde beni hatırlarsın. Her hatırladığında da beni bulursun.”521

Mevlânâ Ubeydullah Ahrâr (kuddise sırruhu) anlatıyor:

“Mevlânâ Yakub'dan (kuddise sırruhü) izin istediğimde bana tüm Nakşibendiyye esaslarını anlattı. Rabıta esasına gelince şöyle buyurdu: “Bu esası öğretmekten hiç korkma! Manen uygun olanlara bu esası anlat.'”522

Yine Ubeydullah Ahrâr (kuddise sırruhâ) şöyle buyurmuştur:

“Sohbet yalnızca süreten birliktelik yapmak ve gözle görmekle sınırlanamaz. Aksine müridin sohbeti dâimi kılması ve süretten manaya geçmesi gerekir ki vasıta onun nazarında dâimi olsun.”523

İmâm-ı Rabbâni fkuddise sırruhü) şöyle buyurmuştur:

“Müridin zorlanmadan şeyhe rabıta yapabilmesi, mürşid ile mürid arasında tam bir münasebete işaret eder. Aralarındaki bu münasebet, faydaya sebep olur. Zaten rabıta yolundan daha yakın bir yol yoktur. Ne mutlu bu saadete kavuşmuş olana!”524

Mürşid Rabıtasının Çeşitleri

Bu rabıta, vefat etmiş kâmil mürşid ve hayatta olan kâmil mürşid rabıtası olmak üzere iki kısma ayrılır. Vefat etmiş kâmil mürşid rabıtası da iki kısma ayrılır:

1. Süret tasavvur rabıtası: Bu, akşam ve yatsı namazları arasında yapılan rabıta gibidir. Bu rabıta, şeyhi vefat etmiş olan şeyhe ve seyrüsülükünü tamamlamış ve şeyhi vefat etmiş müride özeldir. Bu mürid, paşka bir mürşide intisap edene kadar vefat etmiş şeyhini rabıta eder. fin kısa sürede de bir mürşide bağlanması gerekir.

2. İstimdad rabıtası: Bu rabıtada mürid, vefat etmiş şeyhin ruhaniyetini tasavvur eder. Kendisinin onun huzurunda âciz ve teslim olmuş bir şekilde durduğunu ve ondan kendisine himmet ve tasarrufta bulunması için hayatta olan mürşidine istirhamda bulunmasını ister.

İstimdad rabıtası birkaç yerde yapılır:

1. Hatmede sâdât-ı kirâmın (kuddise sırruhüm)| isimleri zikredilirken,

2. Virdde sekiz adet Fâtiha'yı okuyup sevabını sâdât-ı kirâma (kuddise sırruhüm) hediye ederken,

3. Nakşibendiyye tarikatındaki sekiz şartta sekiz adet Fâtiha'yı okuyup sevabını sâdât-ı kirâma (kuddise sırrahüm) hediye ederken,

4. Salihlerin kabirlerini ziyaret ederken 525

Hayatta olan kâmil mürşid rabıtası üç kısma ayrılır:

1. Hayali rabıta: Bu rabıta, müridin arkadaşlarıyla konuşurken veya yemek yerken ya da buna benzer durumlarda bile devamlı şeyhinin yanında olduğunu düşünmesidir.

2. Suret tasavvur rabıtası: Bu rabıta, ramazan ayı dışında müridin

akşam ve yatsı namazları arasında yapması gereken rabıtadır. Ramazan ayında ise öğle ve ikindi namazları arasında yapılır.

Süret tasavvur rabıtasının yapılış şekli:

Mürid, kıbleye dönerek namazdaki teverrük oturuşunun aksi şe kilde oturur. Gözlerini kapatır ve yirmi beş defa veya daha fazla “estağfirullah” der. Sonra şeyhinin suretini gözünün önüne getirir. Allah Teâlâ'dan ikram olarak arşından gelen bir nurun sütun şeklinde şeyhinin üzerine yağdığını ve onu kapladığını hayal eder. Mürid kalbini temizleyebilmek için bu nura muhtaç olduğunu düşünür. Bu nurdan kıl kadar ince bir nurun ağzından kalbine ya da direkt kalbine geldiğini hayal eder. Bu nuru rabıtayı bitirene kadar düşünür. Daha sonra yirmi beş defa veya daha fazla “estağfirullah” diyerek rabıtayı sonlandırır ve gözlerini açar. Kadınlar ise şeyhin suretini değil, yalnızca halis bir nur düşünür. Rabıtanın müddeti en az beş dakikadır. Bu müddetten az olursa rabıta geçerli olmaz. En çoğu ise yatsı vaktine kadardır. Rabıtayı kaçıran kimse kazâ etmez.

3. Huzur rabıtası:

Bu rabıta, müridin kendisini terbiye eden şeyhinin huzurundayken yaptığı rabıtadır. Bu rabıtanın yapılışı da şeyhi hayal etme hususunda süret rabıtası gibidir. Fakat süret rabıtasında şart koşulan âdaplar bu rabıtada şart değildir.

Süret Tasavvur Rabıtasının Şart Mesabesinde Olan Âdapları

1. Mümeyyiz olmak,

2. Tarikata intisap etmiş olmak,

3. Rabıtayı ramazan ayı dışında akşam ve yatsı namazları arasında yapmak, ramazan ayında ise öğle ve ikindi namazları arasında yapmak,

4. Hadesten ve necâsetten temizlenmek,

5. Namazda yapılan teverrük oturuşunun aksi şekilde oturmak,

6. Kıbleye yönelmek,

7. Başından sonuna kadar gözleri kapatmak,

8. Başında ve sonunda yirmi beş defa veya daha fazla “estağfirullah” demek,

9. En az beş dakika, en fazla yatsı vaktine kadar yapmak (ramazan ayında en fazla ikindiye kadar yapmak)

Rabıtanın Akşam ve Yatsı Arasında Yapılmasının Hikmeti

Şeyh Abdurrahman Tâhi'nin (kuddise sırruhu)buyurduğu üzere akşam ile yatsı vaktinin arasını ihya etmek Nakşibendiyye sâdâtının çok önem verdiği meselelerdendir."526

Bunun birkaç sebebi vardır

1. Akşam ve yatsı vakti arasını namaz veya Allah Teâlâ'nın zikri gibi ibadetler ile ihya edilmesinin müstehap olması,

2. İnsanların bu vakitte gaflette olması. Zira Allâme Muhammed p. Muhammed el-Hüseyni ez-Zebidi (rahmetullahi aleyh) de şöyle buyurmuştur: “Nefis bu vakitte istirahate ve yiyip içmeye bağımlıdır.” 527

3. Tayy-i mekânın bu iki vakit arasında olması. Nitekim Şeyh Seyyid Sıbgatullah Arvâsi (kuddise sırruhü) de böyle söylemiştir.528

Tayy-i mekândan maksat şudur: Şeyhlerin ruhları (kuddise sırruhüm)bu vakitlerde doğu ve batıda dönüp durur. Kendilerinden birini rabıta edeni gördüklerinde şeyhin ruhu orada durur ve bu müride yönelir. Diğer şeyhlerin ruhları da durur, nazar eder ve bu müride yönelirler. Neticede bu müride tüm şeyhlerden bereket hâsıl olur. 529

Kısacası bu vakit, en şerefli ve en faziletli vakitlerden biridir. Dolayısıyla bu vakti ibadetle geçirip gaflet ve tembellikten kaçınmak gerekir.

Rabıtanın Süresi

Rabıtanın en az süresi beş dakikadır. En fazla ise ramazan ayı dışındaki vakitlerde yatsı vakti girmeden evvel kalp, şeyhlerimizin (kuddise sırruhüm) belirttiği mana, sır ve füyüzat ile doyana kadar yapılır. Ramazan ayında ise ikindi vakti girene kadar yapılır.

Mürid rabıtanın müddetini artırdıkça faydası da artar. Çünkü şeyhin kalbi oluk, oradan akan feyiz de su gibidir. Müridin kalbi ise oluğun altına konulan kaba benzer. Mürid kabı oluğun altına birkaç damla su gelecek kadar az bir süre koyarsa bu su, ne içmeye ne de abdest almaya yeter. Fakat on beş dakika boyunca koyarsa kaba içecek, gusledecek ve abdest alacak kadar su dolar.

Aynı şekilde mürid rabıtada anlatılan müddet boyunca sabrederse kalbi sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar şeytanı kovacak feyiz Nuru ile dolar. Çünkü şeytan içinde nur bulunan bir yere girmez. Zira teytanın meskeni ancak karanlıktır. Fakat mürid sabretmeyip rabıtayı acele ile yaparsa kalbine az bir nurdan başka bir şey girmez. Bu az nur da kısa sürede gider ve şeytan müridin kalbine girecek bir yol bulur.

Yine kuru ve sert odun da buna örnektir. Eğer bu odun suya atılır ve hemen çıkarılırsa kısa süre sonra yine kurur, eski kuru ve sert haline geri döner. Fakat suda daha uzun bir süre bırakılırsa su odunun içine kadar girip her zerresine ulaşır ve uzun bir süre kurumaz. İşte katı kalp de bu şekildedir.

Yine kalp, kuru ve sert toprak gibi, feyiz ise yağmur gibidir. Bu toprağa bir süre yağmur yağarsa üzerinde güzel bitkiler biter. Eğer yağmazsa toprak eski kuru halinde kalır. Çünkü bitkiler toprağın el verişliliğine göre çıkar.530

Rabıtanın Faydaları

Rabıta, Nakşibendiyye tarikatının en önemli esaslarından biridir. Kur'ân-ı Kerim ve sünnet-i seniyyeye sarıldıktan sonra vuslata vesiledir. Rabıtanın birçok faydası vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:

Şeyhin ahlâkı ile ahlâklanmak Mürid, rabıtaya devam ederek edeplenir ve şeyhinin hal ve vasıflarına bürünür.

Terakki (manevi ilerleme) ve feyzin devamı

Rabıta yapan kişi, şeyhinin yanında değilken onun huzurundaymış gibi feyiz alır. Bu rabıtayla şeyhinin huzurundaki yakınlığı ve nuru elde eder. Bu nur sebebiyle de boş işlerden kurtulur.531

Seyyid İbrahim Fasih el-Bağdâdi (kuddise sırruhâ) şöyle buyurmuştur:

“Birçok müridin feyiz ve terakkiden kesilmesinin sebebi, teslimiyet, itaat, sadık muhabbet ve itikadla şeyhlerine kalp rabıtası yapmamalarıdır.”532

Şeyh Allâme Hasan Hilmi en-Nakşibendi (kuddise sırruhâ)şöyle buyurmuştur:

“Tarikata girip ibadetle meşgul olan kişi şeytanların düşmanı olur. Bu durumda onu şeytanlardan devamlı koruyacak birine ihtiyaç duyar. işte bu sebeple şeyh, müridi şeytanların vesvese ve tahriklerinden koruması için ona yaklaşan şeytanları nuru ile yakacak kâmil bir şeyhe rabıta yapmasını emreder. Şeytanlar, kâmil bir şeyhe devamlı rabıta yapan bu müridi helâk edecek bir fırsat olmadığını ve ona yaklaştıklarında yanacaklarını öğrendiklerinde ümitlerini keserek onu kendi haline bırakırlar.”533

Risâle-i Kudsiyye'de geçen şeytanların fenâfillah makamındaki bir şeyhe yaklaştıklarında onun nuru ile yanacaklarını belirten mesele de bunu destekler.”534

Sonra mürid bu rabıtayı tamamen bırakır ve şeyhin muhafaza halkasından çıkarsa korumasız ve yalnız kalır. Bu durumda şeytanlar ona musallat olur ve onu helâk eder. Şeyh, müridi onu düşünüp kalbinde hazır bulundurdukça göz açıp kapamaktan daha hızlı bir şekilde"535 müridin yanında olur. Müridi korumak için çabalar ve onda dilediği şekilde tasarrufta bulunur. Ondan şeytanları uzaklaştırır. Böylece mürid şeytanlardan korunmuş olur. Zira kâmil şeyh, Allah Teâlâ'nın huzurundadır. Şeytan ise bu huzura girenlere yaklaşamaz .536

İhlâs, muhabbet ve teslimiyeti tamamlaması

Şeyh Abdurrahman Tâhi (kuddise sırruhü) şöyle buyurmuştur:

“Nakşibendiyye tarikatının dayanağı, ihlâs, muhabbet ve teslimiyettir, Bu hasletler arttıkça bunlara sahip olan kişinin terakkisi, Allah Teâla'ya vuslat ve yakınlığı da artar. Bunlar tamamlandığında ise maksat hâsıl olur. Bu maksat, yakini iman ve müşahededir. Nakşibendiyye sâdâtı (kuddise sırruhüm)| bu hasletlerin tamamlanabilmesi için bazı âdaplar belirlemiştir. Bunlardan biri imkân varsa hissi sohbettir (zâhiri beraberliktir). Eğer imkân yoksa sohbeti manevi olarak yapmaktır ki bu rabıtadır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve sadıklarla beraber olun”” (Tevbe 9/119) 537)

Allah Teâlâ'ya vuslat

Şeyh Muhammed Esad Sâhibzâde en-Nakşibendi (kuddise sırruhü) şöyle buyurmuştur:

“Fenâfillah ve bekâbillah mertebelerine ulaşmış kâmil şeyhi rabıta yapmaktan maksat ondan medet ummaktır. Ondan medet ummak Resülullah'tan (sallallahu aleyhi vesellem) medet ummaktır. Resülullah'tan sallallahu aleyhi vesellem) medet ummak ise Allah Teâlâ'dan medet ummaktır. İşte bu sebeple fenâfi'ş-şeyhin fenâ fi'r-tesülün başlangıcı, fenâ fi'r-resülün ise fenâfillahın başlangıcı olduğunu söylemişlerdir. Bunu hal ve maksadın hakikatine vâkıf olamayanlar dışında kimse inkâr edemez 538

Şeyh Hüseyin b. Ali el-Kâşifi (rahmetullahi aleyh) şöyle buyurmuştur:

“Hâce Ubeydullah hazretleri bu fakire rabıta âdabını anlatırken şu beyti okudu:

“Evliyanın gönlünde yer edin!

Tüm düşünce ve kederleri de terket!”

Sonra şöyle devam etti:

Yani Allah dostlarının gönlünde yer tut. Onların gönlünde kendi” ne bir yer bulabilmek için bütün varlığınla onlara yönel. Onlar, tarikat şeyhleridir. Her anını muhafaza etmelisin ki artık onların gönlünü kıracak bir şey senden sâdır olmasın. Nitekim bu muhafaza, Hâcegân şeyherinin (kuddise sırruhüm) yoludur. Muradın şeyhin muradı, şeyhin muradı, da senin muradın olana kadar buna çok dikkat etmelisin. Neticede bu muhafaza gayretin sebebiyle öyle bir saadetle müşerref olursun ki bu şaadetin üzerinde bir saadet yoktur. Bu saadet fenâfillah makamıdır.539

İmam Ârifibillah Şeyh Tâceddin el-Hanefi en-Nakşibendi el-Osmani |kuddise sırruhâ| şöyle buyurmuştur:

“Üçüncü yol, müşahede makamına ulaşmış ve zâti sıfatların tecellilerine mazhar olmuş bir şeyhi rabıta etmektir. Zira,

“Onlar görüldüklerinde Allah'ı hatırlatırlar"540 hadisi gereğince o şeyhi görmek kişiye Allah Teâlâ'yı hatırlatır.

“Onlar Allah Teâlâ'nın dostlarıdır. 541 hadisi gereğince o şeyh ile beraberlik yapan kişi de belirtilen dostluğa erişir. O halde nefsinde gaybet  542 ve fenâ hali hâsıl olana kadar şeyhinin süretini hayalinde muhafaza

etmeli ve kozalak şeklindeki kalbine yönelmelisin.543

Şeytani vesvese ve düşünceleri kesmek Şeyh Şah-ı Nakşibend (kuddise sırruhâ| şöyle buyurmuştur:

“Sana kötü havâtır geldiğinde ve halin bozulduğunda hayalinde şeyhinin süretini canlandır.” 544

Şeyh Hasan Attâr (kuddise sırruha) şöyle buyurmuştur:

“Sana kötü havâtır geldiğinde hemen mürşidini hayal et.

Böylece Allah'ın izni ile o havâtırın gitmesi ümit edilir.545

Şeyh Abdurrahman Tâhi (kuddise sırruhü) şöyle buyurmuştur:

“Rabıtanın kalbe faydası kötü havâtırı gidermesidir.”546

Hayâ sebebiyle zâhiri ve bâtıni günahlardan sakınmak

Rivayet edildiğine göre Said b. Yezid, Allah Resülü'ne (sallallahu aleyhi vesellem),

- Bana tavsiyede bulun, dedi. Resülullah da (sallallahu aleyhi vesellem),

- Sana kavmindeki salih bir kimseden hayâ ettiğin gibi Allah Teâlâ'dan (daha çok) hayâ etmeni tavsiye ediyorum, buyurdu.547

Râgıb (rahmetullahi aleyh) bu konuda şöyle buyurmuştur:

“İnsan kötü bir şey yapmaya niyetlendiğinde onun hakkı, sanki kendi içinden birinin onu gördüğünü düşünmesidir. İnsan kendine göre büyük gördüğü kimseden hayâ eder. Bu sebeple hayvandan, bebeklerden ve mümeyyiz olmayan küçük çocuklardan hayâ etmez, cahilden daha çok âlimden, tek kişiden daha çok cemaatten hayâ eder.”548

Aynı şekilde mürid, günah işleyeceği esnada şeyhinin süretini düşündüğünde ondan hayâ eder. Böylece o günahı işlemekten çekinir.

 

Kaynaklar

507 Yusuf Şevki Efendi, Hediyyetüz- zakirin, s 10
508 Abdülmecid el-Hâni, es-Saâdetül-Ebediyye, s.12
509 Halid-i Bağdâdi, Buğyetül-Vâcid, s.73
510 Halid-i Bağdâdi, Buğyetül-Vâcid, s.73
511 Yusuf Şevki Efendi, Hediyyetüz-Zâkirin, s 21
512 Aziz Mahmud Hüdâyi (kuddise sırruhu) Câmiul-Fezâil ve Kâmiu'r-Rezâil adlı eserinde bu yedi şartı şöyle sıralamıştır: 1. Devamlı abdestli olmak, 2. Halvete devam etmek, 3. Devamlı oruç tutmak, 4. Devamlı süküt içinde olmak, 5. Zikre devam etmek, 6. Hayır olsun şer olsun akla ve kalbe gelen düşünceleri engellemek, 7. Teslimiyet ve muhabbetle inanarak ve medet umarak mürşid rabıtasına devam etmek.
513 Fasih Haydari, Tuhfetül-Uşşâk, s. 18
514 Sühreverdi, Avarifül' Maârif, s. 222
515“Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve sadıklarla beraber olun” (Tevbe 9/119) âyetini rabıtaya delil olarak gösteren ilk zattır
516 Muhammed Emin el-Kürdi, el-Mevâhibü's-Sermediyye, s 128
517 Münâvi, el-Kevâkibü'd-Dürriyye, s. 456
518 Hasan Hilmi Dağıstâni, es-Sifrü'1-Esnd,s115
519 Fahreddin Ali Safi, Reşehât, s. 97.
520 Müslim, Birr ve Sıla, 48 (nr. 2637)
521 Fahreddin Ali Safi, Reşehât, s. 106
522 Fahreddin Ali Safi, Reşehât, s. 312
523 Fahreddin Ali Safi, Reşehât, s. 316
524 imam ı rabbani mektubat,1/160 (187 mektup)
525 Bu rabıta, aynı zaman da peygamberlerin(Aleyhimüsselam) kabirlerini ziyaret edenler için de geçerlidir. Onların kabirlerini ziyaret edenlerin belirtilen şekilde istimdad rabıtası yapmaları caizdir.
526 Abdurrahman Tâhi, Mektübat, s 32 (18. Mektup)
527 Zebidi, İthâfü's-Sâde, 3/ 616
578 Sıbgatullah Arvâsi, Minah (el-Kelimâtü'I-Kudsiyye içerisinde), 129, Minha
529 Hasan Hilmi Dağıstâni, Telhisül-Maârif, s  223
530 Hasan Hilmi Dağıstâni, Telhisül-Maârif, s. 229-230
531 Halid-i Bağdâdi, er-Risaletil-Hâlidiyye, s 41
532 İbrahim Fasih Haydari, Tuhfetül-Uşşak, s 18
533 Hasan Hilmi Dağıstâni, Tenbihü's salikin, s 39-399
534 Haşan Hilmi Dağıstâni, Tenbihü's salikin, s 399
535 Hasan Hilmi Dağıstâni, Tenbihü's salikin s 399
536 Hasan Hilmi Dağıstânt, Tenbihü's salikin, s 458-459
537 Abdurrahman Tâhi, Mektubât, s. 45-46 (22. Mektup)
538 Muhammed Esad Sâhibzâde, Nürü'1-Hidâye, s 35
539 Fahreddin Ali Safi, Reşehât, s 357
540 İbn Mâce, Zühd, 4 (nr. 4119) Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 45 / 575 (nr. 27599).
541 İbnü'i-Mübârek, ez-Zühd ve'r-Rekâik, 2/80; İbnü'l-Mukri, el-Mu'cem, 1/255 (nr. 838); Ebü Nuaym el-İsfahâni, Hilyetül-Evliyâ, 8/ 143.
542 Gaybet hali, sâlikin kendisine gelen manevi ikram ve ilhamın tesiriyle şuur halini kayı betmesidir.
543 Abdülgani en-Nablust, Mift4hu'1-Maiyye, s 91-94
544 Münâvi, el Kevâkibü'd-Dürriyye, s 456.
545 Fahreddin Aji Safi, Reşehât, s 136,
546 Ahmed el-Haznevt, el-Mektfibât, s 101-102.
547 Taberâni, e Mu'cemüi'1-Kebir, 3/ 429 (nr. 5406
548 Münâvi, Feyzu'l.Kadir 3/74

 

 

 

 

 

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *